Dolayısıyla bilgisayar çipleri (yarı iletkenler) günümüzde hem askeri hem de ekonomik açıdan önemli bir güç kaynağıdır. Bazen bunların yeni petrol olduğunun söylendiğini duyarsınız. Karşılaştırma hatalı olsa da çiplerin artık üretim süreci için fosil yakıtlar kadar önemli olduğu doğrudur. Petrol[1] tüketimini azaltmaya yönelik girişimler sürerken, çip kullanımı hızla artıyor. Her gün kullandığımız şeylerde milyarlarca çip var: arabalar, telefonlar, çamaşır makineleri, buzdolapları, televizyonlar, fırınlar ve benzerleri: bugün çip kullanmayan neredeyse hiçbir endüstri veya yönetim yok. Ancak bir çip diğerlerinden farklıdır. 1960’ların başında piyasaya çıkan ilk çiplerin her biri 130 transistör içeriyordu. Bugün bir Apple iPhone çipi 114 milyar transistör ve birçok başka bileşen içeriyor. Ve bu, bileşenleri inanılmaz derecede küçük olan ve yıldırım hızında devasa miktarda veri işleyebilen sözde gelişmiş çiplerle karşılaştırıldığında küçük bir çiptir. Yapay zeka için olmazsa olmazdırlar, ancak tüketici ürünlerinde günlük kullanım için daha az sofistike çipler yeterlidir.
Bir çip, genellikle bir posta pulundan daha küçük bir ‘yonga plakası’ (bir yarı iletken) olup, esas olarak birçok devrenin lazerle kesildiği silikon katmanlarından oluşur. Bu devreler, onları açan ya da kapatan bir ‘anahtar’ olan bir transistör tarafından açılır ya da kapatılır. Devre açıkken 1, kapalıyken 0 üretir. Tüm bu 1’ler ve 0’lar yazılım, veri depolama ve diğer işlevler için talimatlar olan rakamları oluşturur. Transistörler, devreler ve diğer bileşenler ne kadar küçük olursa, bir çip üzerine o kadar çok şey yerleştirilebilir ve çip o kadar karmaşık görevlerin üstesinden gelebilir. En yeni çipler 50 yıl öncekilerle kıyaslanamayacak kadar küçüktür ve saniyede yüz milyonlarca işlem yapabilmektedir. En gelişmiş çipler 10 nanometreden daha küçük bileşenlere sahiptir (bir nanometre bir milimetrenin milyonda biridir. Bir inç= 25.400.000 nanometre). Hiçbir endüstri bu kadar hızlı gelişmemiştir. Chris Miller “Çip Savaşı” adlı kitabında, havacılıkta da aynı hızda ilerleme kaydedilmiş olsaydı, “uçakların şu anda ışıktan iki kat daha hızlı uçuyor olacağını” söyleyerek şaka yapıyor.
En büyük çip tüketicisi Çin’dir. Dünya üretiminin %70’inden fazlasını kullanmakta ve sadece %16’sını kendisi üretmektedir. Çip ithalatına petrol ithalatından daha fazla harcama yapıyor: yılda 400 milyar doların üzerinde. Çin’in bu kadar çok çipe ihtiyaç duymasının nedeni, küresel ekonomideki kritik rolü: herkesin bildiği gibi, çok sayıda tüketici ürününün üretildiği ya da monte edildiği “dünyanın fabrikası” haline geldi. Sadece tüketici ürünleri değil, giderek artan bir şekilde teknoloji de. İçinde çip bulunan tüm ürünler, içinde çip bulunan makinelerle üretiliyor. Ancak bu ürünlerden elde edilen kârın sadece bir kısmını Çin görüyor.
Küresel dünya düzeni uluslararası bir işbölümüne dayanıyor. Çip endüstrisinde en tipik olanı şöyledir: çipler ABD’de tasarlanır, Güneydoğu Asya’da üretilir, Çin’de işlenerek ABD şirketleri tarafından satılan ürünlere dönüştürülür. Elbette bu, diğerlerinin yanı sıra Avrupalı şirketlerin rolünü göz ardı eden kaba bir basitleştirmedir, ancak temel resim budur. Bu harita çip üretimi ile ilgili olarak bunu göstermektedir:
Intel gibi ilk çip üreticileri çipleri tasarlayıp ürettiler ancak kısa süre sonra üretimi Asya’ya yaptırmanın daha ucuz (daha düşük işçilik maliyetleri) olduğunu fark ettiler. Örneğin Apple, çiplerini Tayvan’da TSMC’ye ürettiriyor, ardından diğer birçok bileşenle birlikte Foxconn ve Çin’deki diğer şirketler tarafından monte ediliyor. Tasarımcı nihai ürünü kontrol ediyor ve yeni ürününün geçici olarak yarattığı ekstra kârı cebe indiriyor. Bir iPhone 15 Pro’nun üretim maliyeti 500 dolardan azdır (Apple’ın kendi maliyetleri dahil) ancak piyasa fiyatı 1.199 dolardır. Apple bu fiyatı uygulayabiliyor çünkü yarı tekel konumunda. Çünkü Apple 15 Pro gibi başka bir cihaz yok. Tabii yakında Apple 16 Pro çıkmazsa.
Çin küresel üretim zinciri içindeki görevine sadık kaldığı sürece sorun yoktu. Batı sermayesi açısından küreselleşme herkes için iyiydi. Amerika, üretiminin çoğunu Çin’e taşımakta sakınca görmedi; enflasyonu düşük tutan ucuz ürünler sağladı ve Batı ürünleri için istekli bir pazar olan Çin’de varlıklı bir burjuvazi ve orta katmanlar yetiştirdi.
Ancak büyük kârların elde edilmekte olduğunu gördüğü için Çin’den kaçamadı. Kendisine biçilen ara rolde değil, yüksek teknoloji merdiveninde tırmanarak bu yola girdi. Çin, kârdan daha büyük bir payı kendi ülkesinde tutmak için kendi çip üretimini arttırmak zorunda kaldı. Sonra da kendi gelişmiş çiplerini tasarlayıp üretmeli ve bunları üretim sürecine ve askeri teknolojisine entegre etmeliydi. İkincisi, Rus ordusunun NATO’nun hassas silahlarına karşı savunmasızlığı, Çinli askeri liderleri gelişmiş çiplerin çağdaş savaştaki önemi konusunda her zamankinden daha fazla ikna etti.
Biden saldırıya geçti
ABD, Çin’in henüz gelişmiş çip üretmediğine ve asla üretmeyeceğine karar vermişti. Sekiz yıl önce Çin, 10 yıl içinde çip üretiminde kendi kendine yeterli hale gelmek (ki bu başarısızlığa mahkum bir plan) ve kendi gelişmiş çiplerini tasarlamak için bir plan ortaya koydu. Bu amaç için 190 milyar dolardan fazla para ayrıldı. Washington’da alarm verildi. O zamandan bu yana Çin ile artan gerilimler çiplerden çok daha fazlasıyla ilgiliydi ancak çipler hikayede büyük bir rol oynuyor.
Obama yönetiminin son yıllarında başlayan geri dönüş Trump’ın iktidara gelmesiyle aniden hızlandı. Yeni başkan “Çin’in bize tecavüz etmesine izin verdik” dedi ve derhal bir dizi Çin ürününe yönelik gümrük vergilerini artırdı. Obama’nın 2015 yılında Intel’in Çin ordusuyla bağlantısı olduğundan şüphelenilen şirketlere gelişmiş Xeon çipleri satmasını yasaklamasıyla ton zaten keskinleşmişti. Ancak Trump yönetimi, bazı ABD şirketleri zarar görse de, Çin’in teknolojik ilerlemesini yavaşlatmak için küresel tedarik zincirini kesintiye uğratmaya istekli ilk yönetim oldu. Bu durum en belirgin şekilde 2019 yılında Washington’un dünyanın en büyük telekomünikasyon ekipmanı üreticisi Huawei’yi ABD firmalarının ticaret yapmasının yasak olduğu bir şirket olarak kara listeye almasıyla ortaya çıktı. Bir yıl sonra bu yasak, ABD makine veya yazılımlarını kullanan dünyadaki tüm şirketleri kapsayacak şekilde genişletildi. Yüksek teknoloji sektöründe bunu yapmayan hiçbir şirket yok. Sonuç olarak, Huawei artık akıllı telefonları ve diğer ürünleri için çip ithal edemedi ve 5G internet için küresel altyapı kurma planı başarısız oldu. 2022 yılına gelindiğinde hisseleri yüzde 2’ye düşmüştü. Kara listeye alınan daha küçük Çinli firmalar da aynı kaderi paylaştı.
Biden daha da sıkılaştırdı. Trump gözünü belirli şirketlere dikmişken, halefi tüm sektörü hedef aldı. Geçen yıl 7 Ekim’de, Çin’e yapay zeka ve diğer gelişmiş çiplerin satışına küresel bir yasak getirerek teknoloji saldırısını başlattı. Sadece çiplerin değil, bunları tasarlayan yazılımların, bunları yapan makinelerin ve bu makineleri yapan makinelerin de Çin’e satışı yasaklandı. Apple iPhone’ları ya da GM arabaları için olanlar gibi gelişmiş olmayan çipler için bile şirketler, nerede olurlarsa olsunlar, bunları Çin’e ihraç etmek için Washington’dan izin almak zorundalar. Geçtiğimiz ay bu yasağa bir yenisi daha eklendi: artık hiç kimse Çin’in yerli çip üretiminin geliştirilmesine yatırım yapamayacak.
Bu durum Çin’in ‘sıradan’ çip ithalatı konusunda elinin kolunun bağlandığı anlamına gelmiyor. Çin ‘dünyanın fabrikası’ rolünü oynamaya devam edebilir ancak daha fazla yukarı tırmanamayacak. “Sanki Amerika Birleşik Devletleri Çin’e “Yapay zeka teknolojisi geleceğin teknolojisidir. Biz ve müttefiklerimiz oraya gidiyoruz. Sen gelemezsin” diyor, Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde YZ projesinin direktörü Gregory Allen. Allen bu önlemleri “ABD’nin Çin teknoloji endüstrisinin geniş kesimlerini aktif olarak boğmaya yönelik yeni bir politikasının başlangıcı – öldürme niyetiyle boğazlama” olarak nitelendiriyor. Martin Wolf Financial Times‘da Biden’ın önlemlerinin “‘Pekin için Donald Trump’ın yaptıklarından çok daha tehditkar’ olduğunu yazdı. Amaç açıkça Çin’in ekonomik gelişimini yavaşlatmaktır. Bu bir ekonomik savaş eylemidir. Birileri aynı fikirde olmayabilir. Ancak bunun çok büyük jeopolitik sonuçları olacaktır…”
ABD hükümeti bunu yapabiliyor çünkü çip üretiminin tüm aşamaları ABD sermayesi tarafından kontrol ediliyor. Bu, ABD’li olmayan şirketlerin önemli bir rol oynamadığı anlamına gelmiyor. Üretim zinciri son derece uluslararasıdır. Ancak ABD’li olmayan şirketlerin hepsi, müşteri ya da yazılım ve donanım tedarikçisi olarak ABD’ye bağımlıdır. Chris Miller petrol ve çiplerin bu açıdan çok farklı olduğuna dikkat çekiyor. Petrol ve onu çıkarma ve rafine etme teknolojisi pek çok ülkeden satın alınabilir. Opec’e rağmen rekabet var. Ancak çiplerin ve özellikle gelişmiş çiplerin üretim zinciri bir dizi yarı tekele dayanıyor: makineler, kimyasal bileşenler ve yazılım genellikle sadece birkaç, bazen de sadece bir şirket tarafından üretiliyor. Bu şirketlerin merkezi ABD’de ya da ona yakın ülkelerde bulunuyor. Amerika darboğazları kontrol ediyor. Ve Çin’de olduğu gibi, şirketlerin ne yapıp ne yapamayacağını belirleyen de devlettir. Devlet kapitalizmi küresel bir olgudur. Ancak Pekin’den farklı olarak Washington kendi kurallarını tüm dünyaya dayatabilir. Avrupa ya da Asya’daki hiçbir şirket bu kuralları ihlal etmeye cesaret edemez. Bu güce sadece ABD sahiptir ve her ne pahasına olursa olsun Çin’in bu güce sahip olmasını engellemek istemektedir.
Kaynak: Internationalist Perspective, HOT AND COLD WAR
Birinci Bölüm: 1. YALIN ŞiMDiKi ZAMAN
Üçüncü Bölüm: 3. ÇİN NE YAPABİLİR?
Dördüncü Bölüm: 4. YAPAY ZEKA’NIN ‘CESUR YENİ DÜNYASI’
[1] Sınırlı başarı ile: Rüzgar ve güneş enerjisinin küresel elektrik üretimindeki payı 2021’de ilk kez yüzde 10 eşiğine ulaşırken, CO2 emisyonları aynı yıl kısmen daha yüksek kömür tüketimi nedeniyle yüzde 7 arttı. Rüzgar ve güneş enerjisi toplam enerji tüketiminin sadece yüzde 3,3’ünü karşılıyor.