Gittikçe küreselleşen ve farklı coğrafyalardan on binlerce insanın hayatına mal olan ve olmaya devam eden koronavirüs salgını, bizleri, devrimci bir kriz bilinci üzerine düşünmeye çağırıyor! Sermayenin kendi suretinde yarattığı dünyaya karşı, doğanın ve insanın kurtuluşu için devrimci bir kriz bilincini örgütleyerek mücadele etmekten başka seçeneğimiz bulunmuyor!
Devrimci bir kriz bilincini örgütlemek adına yapılan tartışmaların derinleştirilmesi ve ortaklaştırılması amacıyla, günümüz krizi ve devrimci mücadeleye dair çağrımızı şu tezler bağlamında tüm devrimci kamuoyu ile paylaşıyoruz!
Tez I: Koronavirüs salgını, kapitalizmin bir suretidir!
Koronavirüs salgını, yerkürenin barındırdığı tüm yaşam formlarına ve insan varoluşuna karşı sermayenin giriştiği savaşın bir ürünü ve sonucudur. Yerinden edilen ekosistemiyle, tahrip edilen biyolojik çeşitliliğiyle yerküre alarm veriyor! Koronavirüs salgınıyla yaşadığımız süreç, istisnai bir felaket uğrağı değil; doğal ve toplumsal yaşam biçimlerinin dizginsiz sömürüsü ve yıkımı üzerine kendini inşa eden metalar dünyasının bir provasıdır!
Tez II: Tüm canlılar için başka bir dünya mümkün ve gereklidir!
Virüsün ortaya çıktığı nesnel gerçeklik göstermektedir ki, kapitalizmin dayattığı meta mantığının eleştirisi olmaksızın bir ekoloji mücadelesi yürütülemez. Bu nedenle, doğanın tahribatıyla emek sömürüsü arasındaki ilişkiyi doğru okuyan, ekoloji mücadelesini sınıf mücadelesine içkin olarak kavrayan bir devrimci kriz bilincine ihtiyacımız var. Dünyanın sonunun geldiği yönündeki kara anlatılara karşı çıkarak, kapitalizmin sonuna ve aşılmasına yönelik bir devrimci bilinci örgütlemek, sınıf mücadelesi perspektifinin merkezinde yer almalıdır.
Tez III: Sermaye virüs, kapitalizm salgındır!
Salgın, küresel kapitalizmin 2008 kavşağında girdiği ekonomik krizin bir halkası haline çoktan gelmiştir. Küresel sermaye, durgunlaşan meta üretimi ve kapanan uluslararası sınırlar bağlamında düşme eğilimi gösteren karlılık oranlarını, proletaryanın en kırılgan kesimlerini ölümcül hastalık koşullarında işe sürerek, kamusal kaynaklara ve ortak müştereklere el koyarak arttırma peşindedir!
Tez IV: Devlet, sermayenin iç savaşını örgütleyen bir komiteden başka bir şey değildir!
Tüm kamusal hizmet vasıflarından sıyrılmış kapitalist devlet, çıplak bir sınıf aygıtı olarak koronavirüs salgınının ürettiği sorunları yönetmeye çalışmaktadır. Paramiliterleşmiş polis aygıtıyla, yaygınlaşmış gözetim-denetim ağlarıyla bir iç savaş örgütü olarak işleyen kapitalist devlet, küresel sermayenin neoliberal sınıf stratejisine uygun bir biçimde, proleter kitlelerin çalışmaya zorlanması ve olası toplumsal kalkışmaların bastırılması hazırlığı içindedir.
Tez V: Proletarya toplumsal yaşamın yaratıcısıdır!
On yıllardır yürürlükte olan neoliberal politikalar sonucunda gittikçe mülksüzleştirilen, güvencesiz çalışma ve yaşam koşullarına tabi kılınan proleter kitleler, “#EvdeKal” çağrılarının sadece üst sınıflara hitap ettiği siyasal bir bağlamda, açlık ve hastalık kıskacında çalışmaya zorlanmaktadır. “Vasıfsız işçi”, “ara eleman”, “geçici/yardımcı personel” gibi ideolojik yaftalarla değersizleştirilen ve sermaye birikiminin devamı uğruna hayatları gözden çıkarılan proleter kesimler, toplumsal yaşamın yaratıcısıdır.
Tez VI: Kapitalizmle mücadele, ataerkiyle mücadele etmeyi gerektirir!
Halihazırda doğurganlık ve karşılığı ödenmemiş ev içi emekleriyle toplumsal yeniden üretim işçileri olarak konumlandırılan ve proleter kitleler arasında sömürü, güvencesiz çalışma ve yaşam koşullarını çok daha derinden deneyimleyen kadınlar, salgın koşullarında evlere daha fazla hapsedilmekte, ev içi emekleri daha fazla sömürülmekte ve artan erkek şiddetiyle toplumsal varlıkları daha fazla tehdit edilmektedir. Bu, kapitalistlerin ve kapitalist devletlerin toplumsal düzeni ve yeniden üretimi sağlama adına, ataerkiyi ve heteronormativiteyi kadınları ve farklı cinsel yönelimlerden bireyleri baskılayacak şekilde daha kuvvetli işletecekleri anlamına gelmektedir. Bu nedenle, kadın kurtuluşu ve LGBTİ+ bireylerin özgürlüğü için yapılan mücadeleler ile sınıf mücadelesi arasındaki devrimci bağı kuracak teorik bir perspektife ve siyasal bir stratejiye olan ihtiyacımız, verili koşullar altında kendini daha fazla hissettirmektedir.
Tez VII: Sınırsız, sömürüsüz, özgür bir dünya!
Kapitalizmin krizinin yaygınlaşan emperyalist savaş stratejileri ile yönetilmeye çalışıldığı bir tarihsel bağlamda, milyonlarca insan yerinden edilmiş ve mülksüzleştirilerek göç etmek zorunda bırakılmıştır. Göç yollarında ve sığındıkları ülkelerde hiçbir güvenceye sahip olmadan kölelik koşullarında yaşam ve geçim mücadelesi veren göçmenler, kapitalist devletler düzeninin sınır siyaseti ile ırkçı ve milliyetçi ideolojilerden beslenen politikalar sonucunda salgın hastalığın ölümcül tehdidi altında kaderlerine terk edilmiş durumdadır. Bu nedenle, göçmenlik meselesini sınıf mücadelesinin en başat unsurlarından biri olarak kavrayan, devrimci bir kriz bilinciyle enternasyonel mücadeleyi genişleten bir siyasal örgütlenme gündemine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız vardır.
Tez VIII: Devrimci bir kriz bilinciyle gelmekte olana hazırlanmalı!
Sermaye ilişkilerinin yarattığı böylesi bir dünyaya karşı, devrimci bir kriz bilincine ve kurtuluşun tohumlarını eken kolektif pratiklere olan ihtiyacımız yakıcı bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Dünyanın farklı coğrafyalarından umut verici ve ufuk açıcı dayanışma pratiklerinin denenmekte olduğu, ölüm ve açlık kıskacına alınan proleter kitlelerin dağınık da olsa “açlık isyanları”na yeltendikleri ve dahası yeni bir dünyaya olan kolektif bilincin kendiliğinden örgütlendiği bir tarihsel uğraktayız! Toplumsal isyan dalgalarına gebe olan bu tarihsel uğrağa devrimci bir kriz bilinciyle yön vermenin yordamlarını daha fazla tartışmak ve gelmekte olana hazırlık yapmak devrimci öznelerin sorumluluğudur!
Tez IX: Enternasyonalle kurtulur insanlık!
Koronavirüs salgını, küresel kapitalizmin bir semptomu olarak kısa sürede küreselleşmiş ve tüm dünya halklarını tehdit eden bir boyuta sıçramıştır. Kapitalist devletlerin sınır kapatma siyasetiyle yönetmeye çalıştığı bu küresel sorun, enternasyonel mücadelenin tarihsel güncelliği ve önemine dair bir işaret fişeğidir. 21. Yüzyıl komünizmi, tartışma götürmez bir biçimde enternasyonel olmak zorundadır. Dünya proletaryası ve ezilen halklar arasında dayanışma ilişkisini örecek enternasyonel bir devrimci örgütlenme pratiğine olan ihtiyacımız aşikardır.
Tez X: 21. Yüzyıl komünizmine doğru!
Tüm bu süreçlerde devrimci mücadelenin en önemli çelişkisi, kitlelerin kendiliğinden hareketinin sermaye karşısında devrimci örgütlenmesidir. Proleter kitlelerin parçalanmışlığına karşı ve proletarya içindeki iç savaşı küresel sermayeye karşı bir savaş olarak yeniden örgütleyen bir devrimci praksise olan ihtiyaca üretilecek kolektif cevaplar, 21. Yüzyılda komünizmin geleceğini de belirleyecektir.
Tez XI: Asıl olan, dünyayı değiştirmektir!
175 yıl önce Marx, asıl meselenin dünyayı değiştirmek olduğunu hatırlatarak devrimci kuramın praksis ile olan ilişkisini gündeme getirmişti. Günümüzün devrimci öznesinin, bu şiarı sahiplenip kafa-kol emeği arasındaki ayrımı tasfiye eden bir mücadele perspektifini benimsemesi gerekmektedir. Proleter kitleler arasında dayanışma ilişkisini yaygınlaştıran kendiliğinden deneyimler ve öz-örgütlenme süreçleriyle devrimci örgütlenme pratiklerini biraraya getirmek, devrimci mücadelenin en önemli gündemi olmalıdır.
Köstebek Kolektif