Malatesta’nın 1 Mayıs’ın bir işçi grevi gününden bir işçi bayramına dönüşmesini ve anarşist hareketin durumunu anlatışı
1 Mayıs
Altı ya da yedi yıl önce, bu tarihin yaklaşması büyük umutlar ve büyük korkular uyandırırdı. Burjuvalar titrer, polis baskıya hazırlanır, devrimciler mücadeleye hazır bekler ve büyük proleter kitleler, çektikleri acıların sonunu işaret eden mistik bir gün gibi bu tarihi sabırsızlıkla beklerdi
O zamandan bu yana, hareketin önemi yavaş yavaş azaldı, ta ki bazıları tarafından unutulana ve diğerleri tarafından devrimci şenlikçilerin takvimindeki zararsız bir yıldönümü olarak görülene kadar
Her ülkenin ezilenleri arasındaki dayanışma paktının somut bir işareti olması gereken, proleter güçlerin gözden geçirilmesi olması gereken, insanları bugünün büyük devrimci aracı olan genel greve hazırlamaya yardımcı olması gereken şey, emeğin bayramına dönüştü – ve çok az gözlemlenen bir bayram günü!
Neden bu kadar keskin ve hızlı bir düşüş?
Suçlu kim?
Hemen hemen herkes. En azından Avrupa’da bu fikri ortaya atan ve hareketle ilgili inisiyatifi ele alan demokratik sosyalistler, hareketin yarattığı coşku ve birkaç ay içinde tüm ülkelerde kazandığı devrimci ton karşısında adeta korkuya kapıldılar ve derhal hareketin önemini azaltmaya ve kazandığı hırçınlığı yok etmeye çalıştılar. Partilerinin etkileyici sayılar toplayabildiği büyük kentlerde, 1 Mayıs grevini ayın ilk Pazar günü düzenlenen bir şölene dönüştürerek karakterinden ve varlık nedeninden yoksun bıraktılar; ya da gösteriyi bir dilekçe vermek üzere parlamentoya yürüyen delegeler alayına indirgemeye çalıştılar, böylece taktikleriyle uyumlu bir şekilde, her şeyin yasalar yoluyla elde edilebileceği ve sokak ajitasyonunun bir anlamı olmadığı inancını yarattılar.
Anarşistler, pek çok enerjiyi dağıttıktan sonra sonunda keskin bir ayrılığa ve mevcut yeni yöne yol açan çözülme tohumlarının yemi olarak bölünmüşlerdi. Bir hizip kayıtsız kaldı ya da örgütlü kitlelerin herhangi bir hareketine düşman olduğu için ya da bu hareket anarşist bir hareketin dış görünüşüne sahip olmadığı için harekete karşı çıktı. Diğer hizip bu fikri coşkuyla benimsedi, ona belirgin bir devrimci karakter kazandırmaya çalıştı, ancak işçi hareketiyle geniş bir tabana sahip olmadığından, yalnızca farklı ağırlıktaki kişisel fedakarlıklarla kanıtlanan boşa giden çabalar üretebildi.
Sadece İspanya’da, tam da orada işçi hareketinin ruhu oldukları için, anarşistler o ilk yıl gerçekten kayda değer bir ajitasyon başlatabildiler ve sürdürebildiler. Ancak daha sonra İspanya’da da hareket soldu ve yok oldu: kısmen diğer ülkelerdeki anarşist organları etkileyen dağılma tohumları orada da ilerleme kaydettiği için, kısmen de her yerde 1 Mayıs’ın düşüşünün birincil nedeni olan başka bir faktör nedeniyle.
Bu faktör de ölçüsüz ve zamansız bir coşkuydu. Bir ya da iki yıl içinde 1 Mayıs’ta devrimin gerçekleşeceği düşüncesi halk arasında kök salmıştı. Bir yıl geçti, sonra bir sonraki yıl ve bir diğeri ve hala devrim gelmedi. Hayal kırıklığı başladı ve 1 Mayıs konusu bir kenara bırakıldı.
Hareketin bir revizyona ihtiyacı var: ciddi bir niyetle, yersiz kısa vadeli beklentiler olmadan, ancak bir daha asla durmama niyetiyle revizyona.
Devrimi 20 gün içinde yapmayacağız: polisin paniğe kapılmasına gerek yok. İşten kaçınacağız, mümkün olduğunca çok insanın da kaçınmasını sağlamaya çalışacağız ve mümkün olduğunca çok propaganda yapma fırsatını değerlendireceğiz.
Güçlerimiz şimdilik bu kadarına izin veriyor. Gerisini zamanı geldiğinde düşüneceğiz.
L’Agitazione (Ancona) 1, no.5 (Apri 12,1897).
1 Mayıs
Bu satırların yazıldığı sırada, 1 Mayıs mitinginin bu yıl ne kadar önemli olacağını henüz bilmiyoruz. Ne yazık ki büyük umutlar beslemiyoruz.
Seçim kampanyası için harcadıkları çabanın onda birini sınıf mücadelesinin gerçekten olumlanabileceği ve örgütlenebileceği bu ajitasyona ayırsalar ciddi bir gösteri yapabilecek olan demokratik sosyalistler, sırf bu noktada bunu sahnelemek bir alışkanlık haline geldiği için etkinliği kayıtsızca sahnelemektedirler. En başından beri işçi grevini, mümkünse efendilerin onayıyla bir işçi bayramına dönüştürmek için çabaladılar ve hükümetlerin bunu resmi ve zorunlu bir tatil ilan etmesini isteyecek kadar ileri gittiler ve şimdi de aynı şekilde devam ediyorlar. Ateşle oynamaktan korkuyorlar, insanların kendi güçlerinin bilincine varmaya ve kendileri için bir şeyler yapmaya başlamasından korkuyorlar. Onların gözünde Parlamento’dan başka bir şey yok ve başka herhangi bir yaklaşım, uygunluk gereği dikkate almaları gerekse bile, yürekten nefret ettikleri bir engeldir.
Peki ya biz ne yapacağız? Şu anda, özellikle de şu anda hükümet tarafından bize dayatılan koşullarda, kayda değer herhangi bir şeye girişmek için güçsüzüz. Bu bizim utancımız, çünkü hata büyük ölçüde bize ait, ancak bunu kabul edecek cesaretimiz olmasaydı ve yanlış yolda kalmaya devam etseydik, utanç ve suçlama onarılamaz olurdu.
Halktan uzaklaştık ve bu bizim çöküşümüz oldu. Hareketimizi ve fikrimizi kurtarmanın tek yolu halkın arasına geri dönmektir. Bizim çabalarımızla büyük İşçi Enternasyonali yeniden doğmalı, düzeltilmeli ve son 25 yılın deneyim ve çalışmalarıyla desteklenmelidir ki her 1 Mayıs’ta güçlerini gözden geçirebilsin ve yeterince güçlendiğinde özlenen kurtuluşa ulaşabilsin.
Bunu kafamıza sokmamız gerekiyor – çünkü gerçekler bize her gün bunun kanıtını sunuyor – bu şey doğaçlama olamaz. Tek seferlik bir yayın için iki hafta öncesinden hazırlık yapmak, bizi tanımayan, belki de bizi ya da fikirlerimizi hiç duymamış olan insanlara on birinci saatte bir çağrı yapmak çok az işe yarar ya da hiç yaramaz.
Başarılı olmak için uzun vadeli, sürekli, günlük çalışma gerekir; direniş toplulukları, kooperatifler ve eğitim çevreleriyle birlikte proletaryanın tüm savaşçı güçlerini kademeli olarak bir araya getirme, örgütleme ve eğitme pratik çalışması gerekir. Yoldaşlarımıza bu kadarını vaat ediyoruz. Onlardan istediğimiz de budur.
Ve eğer hepimiz buna sıkı sıkıya sarılırsak, bir sonraki 1 Mayıs bizi oldukça farklı koşullarda bulacaktır.
Agitiamoci per Socialismo Anarchico (1 Mayıs 1897), tek sayı, L’Agitazone‘nin 8. Sayısında yer aldı.
1 Mayıs’ın Yankıları
Tahmin ettiğimiz gibi, bu yıl 1 Mayıs çok kötü bir gösteriye sahne oldu. Ve en acısı, o günkü gösteriyi, grevi sadece bir bayrama dönüştürme eğilimindeki yozlaşma süreci daha da belirginleşti.
İçki içmek, çadırlar, balolar: bunlar, herhangi bir şeyin gerçekleştiği yerlerde günün temel özellikleridir.
Eğlenceleri küçümsediğimizden değil; aslında işçilerin bunlara alıştığını görmek isterdik ve bunların tadını çıkarmak için zaman ve imkan talep ederdik. Hükümete zulüm arzusu için bir çıkış yolu sunacak olan ayaklanmaları ve karışıklıkları da tercih etmezdik, zira bizim inancımıza göre, başarılı bir şekilde karşı koyabilecek konumda olunmadığı sürece zulüm hoş karşılanmaz.
Ancak 1 Mayıs, dünyanın dört bir yanındaki işçilerin, emek davası adına, efendilere rağmen grev yaparak kararlılıklarını göstermeleri, isteklerini teyit etmeleri ve bu isteklerin yerine getirilmesini talep etmek için ellerindeki güçleri gözden geçirmeleri gereken bir gündü. Korunması gereken karakter budur ve işçi hareketinin tarihinde parlak bir buluş gibi ortaya çıktığında hemen büyük bir coşku ve umut uyandıran bu fikri tamamen bozmamak için ona yeniden kazandırılması gereken karakter de budur.
Emek dayanışması ve yoldaşları arasında yayılan şiara uymak için efendisine meydan okuyan ve işini kaybetme riskini göze alan bir işçi, bugün için ahlaki bir örnek ve gelecek için bir mücadele gücüdür. Aynı şey, efendinin kutsamasıyla gidip bir kez daha kendini sıvazlatan biri için söylenemez.
Bir aile babası için ekmeğini tehlikeye atmanın ne kadar zor bir fedakarlık olduğunu ve herkesin bunu yapacak güce sahip olmadığını takdir ediyoruz – çünkü herkes bu güce sahip olsaydı, zafer zaten bizim olurdu ve fedakarlık gereksiz olurdu.
Ama ne yazık ki! Proletarya ancak zorlu fedakarlıklar pahasına özgürleşebilir.
Demokratik sosyalistler, proleterler acı ve tehlikeyle yüzleşmeden toplumun dönüştürülebileceği eğilimine sahiptir. Bu da seçim taktiğinin, ne pahasına olursa olsun oy toplama arzusunun bir yan ürünüdür. Aslında sosyalist gazetelerin seçmenlere utanmadan şöyle dediğini hatırlıyoruz: “Oyunuzu satın almak mı istiyorlar? İyi, devam edin ve parayı kapın… ve oyunuzu sosyalist adaya verin. Efendi size müstakbel bakan için oy mu verdiriyor? Ona evet de ve oyunu sosyaliste ver.” İnsanları bu şekilde eğiterek, büyük tarihsel olaylarda haklarına saygı gösterilmesi için ayağa kalkabilecek ve burjuva dünyasını yıkabilecek bilinçli ve onurlu adamlara sahip olmayı mı bekliyorlar?
Hayır. Proletaryanın mücadelesi çetin bir mücadeledir, pek çok fedakârlık gerektirir ve 1 Mayıs öncelikle fedakârlık, dayanışma ve ortak eylem konusunda bir okul olmalıdır.
Bir günü gönüllü olarak tatil eden ve işçileri bundan yararlanmaya teşvik eden bir patron, 1 Mayıs’ı resmi tatil ilan eden bir hükümet, kurnaz bir muhafazakâr politika izlemiş olur; işçileri bir silahtan mahrum bırakmış olurlar. Ancak tam da bu nedenle, hangi sosyalistin 1 Mayıs’ı efendilerle birlikte ve mümkünse yerleşik otoritelerin resmi onayıyla kutlamak isteyeceği anlaşılmazdır.
Yine hayati önem taşıyan nokta, işçilerin iradelerini ortaya koymaya ve bunu hep birlikte yapmaya alışmaları ve böylece kararlılıklarına güç katmalarıdır.
İşçilerin az ya da çok etkili ya da yanıltıcı hangi reformu talep ettikleri ikincil öneme sahip bir konudur. İşçiler nasıl talep edeceklerini bildiklerinde, iyi yaşamaya karar verdiklerinde ve birlikte konumlanarak istediklerini elde edebileceklerini pratikte gördüklerinde, ne talep etmeleri gerektiğini anlamalarını sağlamak çok daha kolay hale gelir.
1 Mayıs gösterilerinin ilk yıllarında en çok dile getirilen talep sekiz saatlik iş günüydü.
Gerçekten de, bazı koşullarda işçilere küçük bir fayda sağlayacak, diğerlerinde yanıltıcı olacak ve pek çok durumda mevcut düzenin radikal bir şekilde elden geçirilmemesi halinde tamamen uygulanamaz olacak zayıf bir reform talebidir.
Boş verin! Keşke işçiler bunu gerçekten isteseler ve hükümetlerin ve milletvekillerinin elinden almayı ummadan doğrudan elde etmek için yola çıksalardı!
Pek çok anarşist harekete ilgi göstermedi, çünkü işçilerin talepleri bizim programımıza uymuyordu. Ve yanıldılar, çünkü işçileri politikacıların etkisine terk ederek onları tam kurtuluşa giden yola yönlendiremeyiz.
Doğru, egemen sınıftan küçük bir taviz koparmanın da büyük bir taviz koparmak kadar enerji ve fedakârlık gerektirdiği ve her durumda küçük reformların ancak daha önemli taleplerde bulunulduğunda elde edilebileceği gösterilmişken, sıradan reformlar yapmak çocukça ve aptalcadır. Ancak bunu işçilere anlatabilmek için, onların arasında olmamız, onlarla birlikte mücadele etmemiz, herhangi bir teoriden daha değerli olan pratik deneyleri mümkün olduğunca hızlandırmamız gerekiyor.
Her neyse, insanlar fikirlerimizi bir çırpıda kabul etmeyecek ve toplum bugünkü cehennemden özlemini duyduğumuz cennete aniden ve hiçbir dönüşüm olmaksızın geçmeyecektir.
Doğru yönde bir adım olduğu sürece, yani otoritenin ve özel mülkiyetin ortadan kaldırılması yönünde bir adım olduğu ve işçilerde özgür ve gönüllü işbirliği ruhunu ve pratiğini beslediği sürece, atılan her adım gerçek bir avantajdır.
Agitatevi per il Socialismo Anarchico (8 Mayıs 1897), tek sayı, L’Agitazone‘nin 9. sayısının yerine
Tüm makaleler Paul Sharkey tarafından çevrilmiş ve The complete Works of Malatesta vol.3: A Long and Patient Work adlı kitapta yayınlanmıştır. Kaynak: Three articles about 1st of may – Errico Malatesta