Anarşinin Meryem Ana’sına inananlar, işçilerin zorla çalıştırıldığı saatlerin sayısını düşürmek için onları erik ağacı gibi sallayabilmemiz için “kamu yetkililerine gitmemize” karşı çıktıklarında, çekimserlik rollerini yerine getirmekten başka bir şey yapmamaktadırlar.
Meclislerde işçi sınıfının seçilmiş temsilcilerinin bulunmasını reddedenler, bu sınıfın delegelerini Meclislere göndermek isteyemezler. Emir, hükümet tekelini kullanan burjuvaziyi rahatsız etmemektir; ve Constans’ın Palais Bourbon’a giden yolu kapattığı yaya ve atlı polislere vaaz verirken, komitacılar kendileriyle, geçmişleriyle ve ilkeleri olarak adlandırdıkları şeyle uyum içinde kalırlar.
Ne aptallık olarak gördükleri sekiz saatlik iş gününü ne de patronlar tarafından özgürlüğe bir saldırı olarak değerlendirdikleri yasaların müdahalesini istemeyen bu insanların, amacını iki kez kınadıkları bir kampanyayla ne ilgileri olabilir ki?
Öte yandan, kabul edilemez olan, onlarla birlikte koroya katılan ve 1 Mayıs gösterisinin hükümet yetkililerinin gözü önünde durmadan geçip gitmesini; gösterinin onların önünde ve onlara karşı değil, onlardan uzakta yapılmasını isteyen sosyalistlerin olmasıdır.
Sosyalizm, işçiler tarafından fethedildiğinde, devletin kapitalist sınıfı kamulaştırmasına izin verdiğinde, üretim araçlarının toplumsallaştırılması noktasına itilen emek lehine toplumsal müdahaledir. Durum böyleyken, sosyalizmi geride bırakmadan, sosyalist eyleme sırt çevirmeden, nihai dönüşüm için devleti ele geçirme anını beklerken, mümkün olan en fazla sayıda reformu ondan koparmak için devlete yüklenmeyi nasıl reddedebiliriz?
Dahası, birkaç gün içinde aynı kararlılıkla birleşen tüm ülkelerin proleterlerini ikinci kez yürüyüşe geçirecek olan acil talep nedir? İşgününün sekiz saatle sınırlandırılmasına dayanan, emeği koruyucu, aynı zamanda ulusal ve uluslararası bir mevzuat değil mi? Ve mesele bir hukuk, yasal gün meselesi olduğunda, göstericiler kendilerini herkese, toplantılarda konuşmalar yoluyla halka, afişler yoluyla yoldan geçenlere, hatta çelenkler yoluyla ölülere hitap etmeli, ama yasama yetkisine sahip olanlara değil mi? Bu sadece sosyalist değil, ciddi bile değil.
Meclise yönelik bu yürüyüşün geçen yıl zaten gerçekleşmiş olduğu ve hiçbir sonuç vermediği yönünde itirazlar olduğu doğrudur.
Bu yanlış. Birçok noktada en inatçı parlamenterleri zorlayan 1890 seferinden elimiz boş döndüğümüz doğru değil. Bu sayede, beyinlerinde – ve cesaretlerinde – yarattığı sarsıntı sayesinde, ne kadar yetersiz olursa olsun, siyah ordunun örgütlenmesine daha az güçlü bir şekilde yardımcı olmayacak olan madenci delegasyonları yasasını elde ettik. Bu yasa sayesinde – 1888’deki karşıt oylara rağmen – o zamana kadar küçük çocuklar ve kız çocuklarıyla sınırlı olan yasanın koruması kadınları da kapsayacak şekilde genişletildi; bu da Uluslararası Paris Kongresi tarafından talep edilen yetişkinlerin emeğinin düzenlenmesine yönelik ilk adımdır.
Ve ne zamandan beri, ilk darbeyle, ilk çağrıyla, burjuva parlamentosu kadar güçlü bir yeri teslim almak gibi bir iddiamız var? Sadece hücuma geri dönerek, her zamankinden daha kalabalık ve sabırsız işçi kitleleriyle eski Madier’in duvarlarını yıkarak, önce sekiz saatin geçmesi için, sonra da devrim için gerekli gediği açarak bitireceğiz.
Ayrıca, hükümet yetkililerine seslenmenin şu anda iktidarda olanlara bir inanç eylemi olduğunu söylüyorlar, oysa bu son derece ve özel devrimci taktiği parlamentarizmin son sözü olarak sunmadılar. Bu durum, kimin kandırıldığını değil ama böylesi bir aptallıkla kimi kandırmayı umduklarını sordurmaya yetiyor. Burjuvazinin “kamu otoritesine inanmaktan” daha fazlasını yapanlar, teorilerini bir aldatmaca olarak çoktan kusmamış olsalardı Fransız proletaryasını buna inandıracak olanlar, rue Cadet’de sırtüstü yatmakla yetinmeyip emeğin kurtuluşunu kapitalist rejim altında kamu hizmetlerinin çoğaltılması olarak ortaya koymayı kafalarına koymuş olanlardır. İşçileri – talepleri ve kitleleriyle – bu otoritelere giden yola sokmak, onlara hak ettikleri gibi, düşman gibi davranmak ve ya teslim olacakları ve taş taş üstünde kalmayacakları kadar örgütlü bir dış baskıyla ya da er ya da geç patlayarak onları havaya uçuracak olan halkın öfkesini biriktirecek uzun süreli direnişleriyle patlamalarına neden olmak demektir.
Kaynak: Le Socialiste, 22 Nisan 1891; Marxist.org için Mitch Abidor, tarafından çeviri May Day and the Public Authorities