Deprecated: Redux::setHelpTab ilevi, Redux 4.3 sürümünden bu yana kullanımdan kaldırılmıştır. Bunun yerine Redux::set_help_tab( $opt_name, $tab ) kullanın. in /var/www/vhosts/kostebek-kolektif.org/httpdocs/wp-includes/functions.php on line 5453

Deprecated: Redux::setHelpSidebar ilevi, Redux 4.3 sürümünden bu yana kullanımdan kaldırılmıştır. Bunun yerine Redux::set_help_sidebar( $opt_name, $content ) kullanın. in /var/www/vhosts/kostebek-kolektif.org/httpdocs/wp-includes/functions.php on line 5453
Devrimci Proletaryanın 1 Mayıs Eylemi (Lenin, 1913) - Köstebek Kolektif

Devrimci Proletaryanın 1 Mayıs Eylemi (Lenin, 1913)

In Açık Seçki, Alet Çantası, Çeviri, Devrim, Emek, Huruçtan Gazel, Proleterya

Lena olaylarının ve Üçüncü Haziran darbesinden bu yana devrimci işçi sınıfı hareketindeki ilk kararlı yükselişin üzerinden bir yıl geçti. Çarın Kara Yüzler’i ve toprak beyleri, yöneticeler güruhu ve burjuvazi yağmanın, Tatar akınlarının ve Romanovların Rusya’yı rezil etmesinin 300. yıldönümünü kutluyorlar. Dördüncü Duma toplandı ve “işine” başladı, ancak bu işe inancı kalmadı ve eski karşı-devrimci canlılığını tamamen yitirdi. Kafa karışıklığı ve bıkkınlık liberal toplumu kuşatmış durumda; bir yandan reform çağrısında bulunurken, diğer yandan da reforma yaklaşabilecek herhangi bir şeyin bile uygulanamazlığını itiraf ediyorlar.

Ve şimdi de önce Riga’da bir prova yapan, ardından 1 Mayıs’ta St. Petersburg’da kararlı bir eyleme geçen Rusya işçi sınıfının 1 Mayıs eylemi geliyor. (0.S.); bu eylem zifiri karanlık ve kasvetli atmosferi bir yıldırım gibi paramparça etti.. Yaklaşan devrimin görevleri tüm ihtişamıyla yeniden gündeme geldi ve devrime önderlik eden öncü sınıfın güçleri, cellatların zulmünün ve dostların ihanetinin yıldıramadığı ya da kıramadığı yüzlerce eski devrimcinin ve yeni nesil demokrat ve sosyalistlerin milyonlarca insanının önünde cesurca öne çıktı.

Hükümet 1 Mayıs’tan haftalar önce aklını yitirmiş gibi görünürken, fabrikaların sahibi beyefendiler sanki hiç akılları yokmuş gibi davranıyorlardı. Tutuklamalar ve aramalar başkentteki tüm işçi mahallelerinin altını üstüne getirmiş görünüyordu. Taşra da merkezden geri kalmadı. Bunalmış fabrika sahipleri konferanslar düzenleyip çelişkili sloganlar atıyor, bir yandan işçileri ceza ve lokavtla tehdit ediyor, diğer yandan peşinen taviz verip iş bırakmaya razı oluyor, hükümeti zulüm yapmaya kışkırtırken, hükümeti suçluyarak ve 1 Mayıs’ı resmi tatil günlerine dahil etmeye çağırıyorlardı.  

Ancak jandarmalar azami gayret gösterip, sanayi banliyölerini “temizleseler” de, en son “şüpheli listelerine” göre sağda solda tutuklamalar yapsalar da, hiçbir faydası olmadı.

İşçiler çarın çetesinin ve kapitalist sınıfın aciz öfkesine güldüler ve hükümetin tehditkar ve acınası “duyurularıyla” alay ettiler; hicivli dizeler yazdılar ve bunları elden ele dolaştırdılar ya da ağızdan ağıza aktardılar; sanki birdenbire ortaya çıkmış gibi, grev ve gösteri çağrısı yapan ve 1905’te kitlelerin otokrasiye ve monarşiye karşı ilk saldırısına önderlik eden Sosyal-Demokratların eski, sözünü sakınmayan, devrimci sloganlarını hatırlatan, kısa ve sade ama çok öğretici, küçük, kötü basılmış “bildiri” yığınları ürettiler.

Hükümet basını ertesi gün, 1 Mayıs’ta yüz bin kişinin grevde olduğunu duyurdu. Burjuva gazeteleri, ilk telgraf bilgilerini kullanarak, yüz yirmi beş bin (Kievskaya Mysl) olduğunu bildirdi. Alman Sosyal-Demokratlarının merkez organının bir muhabiri St. Petersburg’dan yüz elli bin olduğunu yazdı. Ve ertesi gün tüm burjuva basını 200.000-220.000 rakamını aktardı. Gerçekte grevcilerin sayısı 250.000’e ulaşmıştı!

Ancak, 1 Mayıs grevcilerinin sayısı bir yana, çok daha etkileyici ve çok daha önemli olan, işçiler tarafından düzenlenen devrimci sokak gösterileriydi. Başkentin her yerinde ve çevresinde devrimci marşlar söyleyen, yüksek sesle devrim çağrısı yapan ve kızıl bayraklar taşıyan işçi kalabalıkları, hükümet tarafından çılgınca seferber edilen polis ve güvenlik güçlerine karşı birkaç saat boyunca mücadele etti. Ve bu işçiler Çar’ın en hevesli uşaklarına bile mücadelenin ciddi olduğunu, polisin önemsiz bir Slavofil meselesiyle uğraşan bir avuç bireyle karşı karşıya olmadığını,[2] aslında ayaklananların başkentin işçi sınıfı kitleleri olduğunu hissettirdiler.

Bu, proletaryanın devrimci özlemlerinin, yeni kuşaklar tarafından çelikleştirilmiş ve güçlendirilmiş devrimci güçlerinin, Rusya halkına ve halklarına yönelik devrimci çağrıların gerçekten parlak ve açık bir gösterisiydi. Geçen yıl hükümet ve fabrikatörler, Lena patlamasının öngörülemeyeceği, sonuçlarıyla mücadele etmek için hemen hazırlık yapamayacakları gerçeğiyle rahatlayabildiler; ancak bu kez monarşi keskin bir öngörü sergiledi, hazırlık için bolca zaman vardı ve alınan “önlemler” en “güçlü” olanıydı; sonuç, Çarlık monarşisinin proleter kitlelerin devrimci uyanışı karşısında tam bir acziyet içinde ortaya olduğunu koymasıydı.

Gerçekten de, Lena’dan bu yana geçen bir yıllık grev mücadelesi, liberallerin ve onların yardakçılarının “grev çılgınlığına”, “sendikalist” grevlere ve ekonomik grevlerle siyasi grevlerin birleştirilmesine ya da siyasi grevlerin ekonomik grevlerle birleştirilmesine karşı acınası haykırışlarına rağmen, bu yıl, kitleler arasında ajitasyon için, onları harekete geçirmek için, Sosyal-Demokrat proletaryanın devrimci çağda kendisi için oluşturduğu mücadeleye çekmek için grevlerin ne kadar büyük ve yeri doldurulamaz bir silah olduğunu gösterdi. Devrimci kitlesel grev, düşmana ne dinlenme ne de soluklanma imkanı verdi. Aynı zamanda düşmanın kesesini de vurdu ve tüm dünyanın gözleri önünde, sözde “güçlü” Çarlık hükümetinin siyasi prestijini yerle bir etti. İşçilerin giderek daha fazla kesiminin 1905’te elde edilen kazanımların en azından küçük bir kısmını yeniden elde etmesini sağladı ve en geri kalmış olanlar da dahil olmak üzere emekçi halkın yeni kesimlerini mücadeleye çekti. Bu eylemler işçilerin kapasitesini tüketmedi, çoğu zaman kısa süreli protesto eylemlerdi ve aynı zamanda kitlelerin sokak gösterileri şeklinde daha etkileyici ve daha devrimci başka eylemlerinin zeminini hazırladı.  

Geçen yıl boyunca, dünyanın hiçbir ülkesinde Rusya’daki kadar çok sayıda insanın siyasi amaçlarla greve gittiği ya da grevlerde bu kadar azim, bu kadar çeşitlilik, bu kadar canlılık görülmemiştir. Sadece bu durum bile, 1912-13’te Rus işçilerinin taktiklerini, esas olarak sosyalist eğitim ve aydınlanmayı kitlelere ulaştırma hazırlık çalışmalarına adanmış olan “Avrupa” anayasal dönemlerinin kıstasını kullanarak “ayarlamaya” çalışan liberal ve tasfiyeci aklı evellerin zavallılığını, aşağılık aptallığını tümüyle gözler önüne sermektedir.   

Rus grevlerinin Avrupa ülkelerindeki, en ileri ülkelerdeki grevlerden muazzam üstünlüğü, Rus işçilerinin özel niteliklerini ya da özel yeteneklerini değil, günümüz Rusya’sındaki özel koşulları, devrimci bir durumun varlığını, doğrudan devrimci bir krizin büyümesini göstermektedir. Avrupa’da da benzer bir devrimin büyüme anı yaklaştığında (orada devrim ülkemizdeki gibi burjuva demokratik değil sosyalist bir devrim olacaktır), en gelişmiş kapitalist ülkelerin proletaryası ücretli köleliğin savunucularına karşı çok daha güçlü devrimci grevler, gösteriler ve silahlı mücadele başlatacaktır.

Bu yılki 1 Mayıs grevi, Rusya’da son on sekiz ay boyunca gerçekleştirilen bir dizi grev gibi, sadece alışılagelmiş ekonomik grevlerden değil, protesto grevlerinden ve örneğin son Belçika grevi gibi anayasal reformlar talep eden siyasi grevlerden de farklı olarak devrimci bir karaktere sahiptir.[3] Liberal bir dünya görüşüne bağımlı olan ve artık olaylara devrimci bakış açısından bakamayanların, Rus grevlerinin bu ayırt edici karakterini anlamaları mümkün değildir; bu karakter tamamen Rusya’nın devrimci durumundan kaynaklanmaktadır. Karşı-devrim ve döneklik duygularının cirit attığı bu dönem, Sosyal-Demokrat olarak adlandırılmak isteyenler arasında bile bu türden çok sayıda insan bırakmıştır.  

Rusya devrimci bir durum yaşıyor çünkü nüfusun büyük çoğunluğunun -sadece proletaryanın değil, küçük üreticilerin onda dokuzunun, özellikle de köylülerin- üzerindeki baskı azami ölçüde yoğunlaştı ve bu yoğunlaşan baskı, açlık, yoksulluk, haklardan yoksunluk, Halkın aşağılanması, dahası, Rusya’nın üretici güçlerinin durumuyla, sınıf bilincinin düzeyiyle ve 1905 yılının uyandırdığı kitlelerin talepleriyle ve sadece Avrupa değil Asya ülkelerindeki tüm komşu ülkelerdeki durumla açıkça tutarsızdır.

Ancak hepsi bu kadar değil. Baskı, ne kadar büyük olursa olsun, tek başına bir ülkede her zaman devrimci bir duruma yol açmaz. Çoğu durumda alt sınıfların eski şekilde yaşamak istememesi devrim için yeterli değildir. Aynı zamanda üst sınıfların da eski şekilde yönetemiyor ve idare edemiyor olması gerekir. Bugün Rusya’da gördüğümüz şey budur. Gözlerimizin önünde siyasi bir kriz olgunlaşıyor. Burjuvazi karşı-devrimi desteklemek ve bu karşı-devrimci temelde “barışçıl gelişmeyi” sağlamak için elinden gelen her şeyi yaptı. Burjuvazi cellatlara ve feodal beylere istedikleri kadar para dağıttı, burjuvazi devrimi lanetledi ve onu reddetti, burjuvazi Purişkeviç’in ve İkinci Markov’un çizmelerini yaladı ve onların uşağı oldu, burjuvazi ” Avrupai ” argümanlara dayanan, 1905 Devrimini “entelektüalist ” bir devrim olarak aşağılayan ve onu kötülük, canilik, hainlik vb. olarak tanımlayan teoriler geliştirdi.

Ve yine de, kesesinden, onurundan ve vicdanından yaptığı tüm bu fedakarlıklara rağmen, Kadetlerden Oktobristlere kadar burjuvazi, otokrasinin ve toprak sahiplerinin “barışçıl gelişmeyi” sağlayamadığını, kapitalist bir ülkenin yirminci yüzyılda Almanya ve yeni Çin ile yan yana yaşayabilmesi için gerekli olan “hukuk” ve “düzen” için temel koşulları sağlayamadığını kabul etmektedir.

Rusya’da ülke çapında bir siyasi kriz yaşanmaktadır; bu kriz devlet sisteminin sadece bir bölümünü değil, temelini etkileyen bir krizdir; bu kriz binanın bir ek binasını ya da katlarından birini değil, temelini etkilemektedir. Liberallerimiz ve tasfiyecilerimiz “Tanrı’ya şükür bir anayasamız var” ve siyasi reformların gündemde olduğu (sadece çok sınırlı sayıda insan bu iki önerme arasındaki yakın bağlantıyı görmüyor) yönünde ne kadar gevezelik ederlerse etsinler, bu reformist laf kalabalığı ne kadar dökülürse dökülsün, gerçek şu ki, tek bir tasfiyeci veya liberal bile durumdan çıkış için herhangi bir reformist yol gösteremez.

Rusya’daki halk kitlelerinin durumu, (feodal toprak sahiplerinin son kurtuluş yolu olarak sarılmak zorunda kaldıkları) yeni tarım politikası nedeniyle durumlarının daha da kötüleşmesi, uluslararası durum ve ülkemizde şekillenen genel siyasi krizin niteliği – Rusya’nın durumunu devrimci bir durum haline getiren nesnel koşulların toplamı budur, çünkü mevcut gidişatı izleyerek ve hükümetin ve sömürücü sınıfların elindeki araçlarla bir burjuva devriminin görevlerini yerine getirmenin imkansızlığı söz konusudur.

Rusya’daki sosyal, ekonomik ve politik durum, sınıf ilişkisi, modern Avrupa’da mümkün olmayan, her türden döneğin dünün burjuva devrimlerini değil (içinden yarının proleter devriminin parıltılarının geçtiği) ama bugünün “anayasal” durumunu örnek almak istediği özel bir grev türüne yol açmıştır. Ne alt sınıfların ezilmesi ne de üst sınıflar arasındaki bir kriz bir devrime neden olabilir; eğer o ülkede pasif baskı durumunu aktif bir isyan ve ayaklanma durumuna dönüştürme yeteneğine sahip devrimci bir sınıf yoksa bunlar sadece bir ülkenin çürümesine neden olabilir.  

Gerçekten ileri bir sınıfın, kitleleri devrim için gerçekten harekete geçirebilecek, Rusya’yı çürümekten gerçekten kurtarabilecek bir sınıfın rolü, sanayi proletaryası tarafından oynanır. Bu görevi, devrimci grevleri aracılığıyla yerine getirir. Liberallerin nefret ettiği ve tasfiyecilerin anlayamadığı bu grevler (R.S.D.İ.P.’nin Şubat kararında belirtildiği gibi) “tarım proletaryasının ve köylülüğün ilgisizliğini, umutsuzluğunu ve sendikasızlığını aşmanın … ve onları en uyumlu, eşzamanlı ve kapsamlı devrimci eylemlere çekmenin en etkili araçlarından biridir”. [1]

İşçi sınıfı, temel haklardan yoksun bırakılan ve umutsuzluğa sürüklenen emekçi ve sömürülen halk kitlelerini devrimci eylemin içine çeker. İşçi sınıfı onlara devrimci mücadeleyi öğretir, onları devrimci eylem için eğitir ve onlara çıkış yolunu nerede bulacaklarını ve kurtuluşa nasıl ulaşacaklarını açıklar. İşçi sınıfı onlara sadece sözle değil, eylemle, örnekle öğretir ve bu örnek yalnız kahramanların maceralarıyla değil, siyasi ve ekonomik talepleri birleştiren kitlesel devrimci eylemle sağlanır.

Bu düşünceler, sosyalizm ve demokrasi teorisinin temellerini bile kavramış her dürüst işçi için son derece açık, net, samimidir! Ve tasfiyeci gazetelerde “yeraltı”nı aşağılayan ya da alay eden, saf avanaklara “kendilerinin de Sosyal-Demokrat” olduklarını söyleyen aydınlar arasındaki sosyalizm hainlerine ve demokrasi ihanetçilerine son derece yabancıdırlar.  

Petersburg proletaryasının, tüm Rusya proletaryası tarafından desteklenen 1 Mayıs eylemi, görecek gözü ve duyacak kulağı olanlara, günümüz Rusya’sındaki devrimci yeraltının büyük tarihsel önemini bir kez daha açıkça göstermiştir. Petersburg’daki tek R.S.D.İ.P. Parti örgütü olan Petersburg Komitesi, burjuva basını bile, 1 Mayıs eyleminden önce, 9 Ocak arifesinde, Romanovların Yüzüncü Yıldönümü arifesinde ve 4 Nisan’da[4] Petersburg Komitesi bildirilerinin fabrikalarda tekrar tekrar ortaya çıktığını belirtmek zorunda bıraktı.

Bu bildiriler muazzam fedakarlıklara mal oluyor. Bazen görünüşleri oldukça iticidir. Bazıları, örneğin 4 Nisan’daki gösteri için yapılan çağrılar, sadece gösterinin saatini ve yerini duyuruyor, altı satır halinde, belli ki gizlice ve son derece aceleyle farklı matbaalarda ve farklı tiplerde hazırlanmış. “Yeraltı” çalışmasının bu koşullarından söz ederken, kötü niyetli bir şekilde kıs kıs gülen ya da küçümseyici bir dudak büken ve soran insanlarımız (“aynı zamanda Sosyal-Demokratlar”) var: “Eğer tüm Parti yeraltıyla sınırlı olsaydı, kaç üyesi olurdu? İki ya da üç yüz mü?” [Dönek bir yayın organı olan Luch’un, açık sözlü bir tasfiyeci olmak gibi üzücü bir cesarete sahip olan Bay Sedov’u başyazısında savunan No. 95 (181) sayısına bakınız. Luch’un bu sayısı 1 Mayıs eyleminden beş gün önce, yani tam da yeraltının bildirileri hazırladığı sırada çıktı!]

Bu utanç verici açıklamaları yapan Bay Dan, Potresov ve arkadaşları, Parti saflarında 1903’te binlerce, 1907’de 150 bin proleter olduğunu, şu anda bile binlerce ve on binlerce işçinin yeraltı R.S.D.L.P. hücrelerinin üyeleri olarak yeraltı bildirileri basıp dağıttığını bilmelidirler. Ancak tasfiyeci baylar, kirli yalanlarının ve yeraltı pahasına daha da iğrenç olan “ustaca yapılmış şovlarının” yasal olarak çürütülmesine karşı Stolypin “legalitesi” tarafından korunduklarını biliyorlar.  

Bu aşağılık insanların kitlesel işçi sınıfı hareketinden ve genel olarak devrimci çalışmadan ne ölçüde koptuklarını görün! Hatta liberallere yaranmak için kasıtlı olarak tahrif edilmiş kendi kıstaslarını kullanın. Bir an için Petersburg’daki “iki ya da üç yüz” işçinin bu yeraltı bildirilerinin basımında ve dağıtımında yer aldığını varsayabilirsiniz.

Sonuç ne oldu? Petersburg proletaryasının çiçeği olan “iki ya da üç yüz” işçi, kendilerine sadece Sosyal-Demokrat demekle yetinmeyip Sosyal-Demokrat olarak çalışan insanlar, Rusya’nın tüm işçi sınıfı tarafından saygı duyulan ve takdir edilen insanlar, “geniş bir parti” hakkında övünmeyen ama gerçekte Rusya’da var olan tek yeraltı Sosyal-Demokrat Partisini oluşturan insanlar, bu insanlar yeraltı bildirileri basıp dağıtıyorlar. Luch tasfiyecileri (Stolypin sansürcüleri tarafından korunan) “iki ya da üç yüz” kişiye, “yeraltına” ve onun “abartılı” önemine vs. küçümseyerek gülüyorlar.

Ve aniden bir mucize gerçekleşir! Petersburg Komitesi Yürütme Komisyonu’nun yarım düzine üyesi tarafından alınan bir karar doğrultusunda – “iki ya da üç yüz” kişi tarafından basılan ve dağıtılan bir broşür – iki yüz elli bin kişi Petersburg’da tek bir beden ayağa kalkar.

Bildiriler ve işçilerin toplantı ve gösterilerdeki devrimci konuşmaları, liberallerin hayal ürünü olarak insanları kandırdığı “açık bir işçi sınıfı partisi”, “örgütlenme özgürlüğü” ya da bu tür reformlardan bahsetmiyor. Tek çıkış yolu olarak devrimden söz ediyorlar. Reformlarla ilgili liberal yalanların aksine, özgürlüğü sağlamak için gereken değişimi gösteren, onu savunmak için bilinçli bir şekilde ayağa kalkabilecek güçleri işaret eden tek slogan olarak cumhuriyetten söz ediyorlar.

Petersburg’un iki milyon sakini, halkın tüm emekçi ve ezilen kesimlerinin kalbine giden bu devrim çağrılarını görüyor ve duyuyor. Tüm St. Petersburg, gerçek çıkış yolunun ne olduğunu ve reformlar hakkında yalan liberal konuşmaların ne olduğunu gerçek, kitlesel ölçekte bir örnekten görüyor. Binlerce işçi bağlantısı -ve St. Petersburg kitle eylemini en azından bölük pörçük haber yapmak zorunda kalan yüzlerce burjuva gazetesi- başkent proletaryasının inatçı grev kampanyasının haberlerini Rusya’nın dört bir yanına yaymaktadır. Hem köylü kitleleri hem de orduda görev yapan köylüler bu grev haberlerini, işçilerin devrimci taleplerini, cumhuriyet için ve toprak mülklerine köylülerin yararına el konulması için verdikleri mücadeleyi duyarlar. Yavaş ama emin adımlarla, devrimci grevler halk kitlelerini harekete geçiriyor, uyandırıyor, aydınlatıyor ve devrim için örgütlüyor.

“İki ya da üç yüz” “yeraltı insanı” milyonların ve on milyonların çıkarlarını ve ihtiyaçlarını dile getiriyor, onlara umutsuz durumları hakkındaki gerçeği söylüyor, gözlerini devrimci mücadelenin gerekliliğine açıyor, onlara inanç aşılıyor, onlara doğru sloganları sağlıyor ve bu kitleleri burjuvazinin yüksek sesli ve tamamen sahte, reformist sloganlarının etkisinden uzaklaştırıyor. Ve aydınlar arasından “iki ya da üç” düzine tasfiyeci, yurtdışında ve liberal tüccarlar arasında toplanan paraları kullanarak, aydınlanmamış işçileri kandırmak için bu burjuvazinin sloganlarını işçilerin arasına taşıyor.

1 Mayıs grevi, 1912-13’teki tüm devrimci grevler gibi, günümüz Rusya’sının bölündüğü üç siyasi kampı açıkça ortaya koymuştur. Cellatların ve feodal beylerin, monarşinin ve gizli polisin kampı. Zulüm yolunda elinden geleni yapmıştır ve işçi kitleleri karşısında zaten güçsüzdür. Burjuvazinin kampı, Kadetlerden Oktobristlere kadar hepsi bağırıp çağırıyor, reform çağrısı yapıyor ve Rusya’da reformların mümkün olduğunu düşünerek kendilerini aptal yerine koyuyorlar. Devrimin kampı, ezilen kitlelerin çıkarlarını ifade eden tek kamp.

Bu kamptaki tüm ideolojik çalışmalar, tüm siyasi çalışmalar yalnızca yeraltı sosyal-demokratları tarafından, her türlü yasal fırsatı sosyal-demokrasi ruhuyla kullanmayı bilen ve ileri sınıfla, proletaryayla ayrılmaz bir bağ içinde olan kişiler tarafından yürütülmektedir. Bu ileri sınıfın kitleleri muzaffer bir devrime kadar götürmeyi başarıp başaramayacağını kimse önceden söyleyemez.   Ancak bu sınıf, liberallerin ve “aynı zamanda sosyal-demokrat” olanların tüm kararsızlıklarına ve ihanetlerine rağmen, kitleleri bu çözüme götürme görevini yerine getirmektedir. Rus sosyalizminin ve Rus demokrasisinin tüm canlı ve hayati unsurları, yalnızca proletaryanın devrimci mücadelesi örneğinde ve onun rehberliğinde eğitilmektedir.

Bu yılki 1 Mayıs eylemi tüm dünyaya Rus proletaryasının devrimci rotasını kararlılıkla izlediğini, bunun dışında boğulmakta ve canlı canlı çürümekte olan bir Rusya için kurtuluş olmadığını göstermiştir.


Notlar

[1] Bkz. mevcut baskı, Cilt 18, s. 457.-Ed.

[2] Petersburg’daki gerici milliyetçi unsurlar tarafından 17, 18 ve 24 Mart (30 ve 31 Mart ve 6 Nisan) 1913 tarihlerinde, Birinci Balkan Savaşı sırasında Sırp Bulgarların Türklere karşı kazandığı zaferler vesilesiyle düzenlenen Slavofil gösterilerine atıfta bulunmaktadır. Gericiler, Balkan halklarının ulusal kurtuluş mücadelesini Rus çarlığının Yakın Doğu’daki yayılmacı, Büyük Güç politikalarının çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştılar.

[3] Burada sözü edilen grev, 14 Nisan – 24 Nisan (N. S.) 1913 tarihleri arasında Belçika’da gerçekleşti. Bu, Belçika proletaryasının anayasal bir reform -genel oy hakkının getirilmesi- talebiyle yaptığı genel bir grevdi. Bir milyondan fazla Belçikalı işçinin 400.000 ila 500.000’i greve katıldı. Grevin gelişimi Pravda’da düzenli olarak rapor edildi ve Rus işçilerin greve yardım için yaptıkları katkıların listeleri de basıldı.

[4] 4 Nisan 1913, Lena Altın Sahalarında işçilerin kurşuna dizilmesinin birinci yıldönümüydü; 85.000’den fazla kişinin katıldığı Petersburg işçilerinin bir günlük greviyle kutlandı.

Kaynak: Yayımlanmıştır: İlk olrak Sotsial-Demokrat No. 31, 15 (28) Haziran 1913’de yayınlanmıştır.
Lenin Collected Works, Progress Publishers, 1977, Moskova, Cilt 19, sayfa 218-227. Marksist İnternet Arşivi : May Day Action by the Revolutionary Proletariat

You may also read!

Pogroma Karşı Göçmen Sınıf Kardeşlerimizin Yanındayız

Suriyeli göçmenlere yönelik olarak Kayseri’de başlayan ırkçı saldırılar; dün akşam Hatay, Antep, Konya ve İstanbul gibi birçok noktaya sıçramış

Read More...

Lenin’de proletarya hegemonyası: İşçi sınıfının öncülüğü – Candaş Ayan

Shandro’nun ortaya koyduğu eser, Lenin’i Marksist sınıf mücadelesi ve proletarya hegemonyası çerçevesinde bağlamsallaştırarak bize, on dokuzuncu yüzyılın sonlarından başlayarak Lenin’in yaşamının sonuna kadar uzanan bir süreçte devam eden ontolojik ve epistemolojik temaların gelişimini görme imkânı veren, oldukça kıymetli bir çalışmadır. Yine de bazılarının, Lih’in kitabını ‘Lenin hakkında sarf edilebilecek son sözler’ olarak nitelemelerini[33] boşa çıkarttığı gibi Shandro’nun kitabının da Lenin hakkında sarf edilebilecek son sözler olmayacağı aşikâr. İşçi sınıfı mücadelesinin değişen koşullar karşısındaki dinamizmine ve diyalektiğe dair yaptığı katkılarla Marksist sınıf teorisinin sınırlarını genişleten bir fikir ve eylem insanına dair söylenebilecek sözlerin tüketilmesi zor.

Read More...

Marx’ın Yeni Ortaya Çıkarılan Mektubu Enternasyonalizmin ve Partinin Gerekliliğini Yeniden Onaylıyor

İlk kez Jean-Numa Ducange tarafından yayınlanan bu mektubu Komünist İşçi Örgütü (Communist Workers’ Organisation) ilişkilendirdiği bağlamı değerli bulduğumuz bağlam

Read More...

Mobile Sliding Menu